SOVYETLER GİBİ ÇÖKECEĞİZ
PROF. GÜNERİ AKALIN
Hacettepe U. gakalin@hun.edu.tr
Yeni Yuzyil, 3 kasim 1997
2000 yılına kadar kamu sektörü Doğu Bloku'daki gibi cökecek. Çözüm de bu çöküntüden çıkacak. Misak-ı Milli'nin işgalden çıkması gibi yolsuzlukları talep eden seçmenin kendisi. Bedavacı olan köylü, kendisine karşılıksız gelir aktarıldığında devletteki yolsuzluklara karşı duyarsız kalıyor hiç para kazanmamış, beyanname doldurmamış insanlar, tahsilat yapıyor, gelirler genel müdürü oluyorlar. Bunların vergi toplamaya hakkı yok
S: Ne oldu, niye dünya borsaları tepetaklak gitti?
> Milli paraların Amerikan Doları karşısında değer kaybetmesi dolayısıyla Uzak Doğu'dan başlayarak ekonomiler krize girdiler. Tamamen sermaye piyasasından dış kurlardan gelen bir mesele bu.
S: Uzak Doğu'nun ekonomik sorunları olduğu zaten çoktandır söyleniyordu. Nasıl oldu bu insanlar bu kadar hazırlıksız yakalandılar?
Amerikan Doları aşırı değerlendi. Japonya dahil hiçbirin doların yükselişine karşı yapabilecekleri bir şey yoktu. Çünkü paraları ve bütün kapasiteleri ihracata göre hazırlanmış ekonomileri dolara bağlı. Kârlılıkları dolar yükseldikçe düştü ve sonuçta krize girdiler.
S: Bize örnek olarak gösterilen Asya kaplanlarının reel ekonomileri sizce sağlam mı peki?
Bence ekonomileri gerçekçi ve güçlü. Çünkü dünya pazarlarıyla işbirliği yapan, ihracata bağlı piyasa ekonomileri bunlar. Ama dünyada krizsiz bir ekonomik düzen mümkün değil. Krizleri merkez bankalarının yanlış faiz ve döviz politikaları, devletlerin bütçe açıkları, yüksek taban fiyatları gibi para politikaları yaratıyor. Türkiyede'de bu böyle.
S: Herşey piyasaya bırakılsa ekonomiler krizden kurtulurmu?
Daha krizsiz olur.
S: O zaman neden ekonomiler piyasanın işleyişine bırakılmıyor?
Devletler maliye politikaları ile gelir dağılımına müdahale ediyorlar. Bölüşümü yapacağız diye bütün fiyatları ayarlamak istiyorlar. Türkiye'de asgari ücretten mercimeğe, bine yakın fiyat devletin elinde. Bu bütün fiyatları devlet koyuyor demek. Devletin bu zaafını bilen seçmende oyunu buna göre atıyor. Siyasi partiler de iktidarı satın alıyor.
S: Peki dünyadaki bu son borsa çalkantısı nekadar sürer?
Bir ülke değil, dünya krizi bu. Bütün ülkeleri dolaşıyor. En az iki yıllık bir durum ve önümüzdeki yılda sürecek.
S: Bu çalkantı Türkiye'yi nasıl etkiler?
Mesele Amerikanın ne olacağı. Amerikan ekonomisi üç dört yıldır bir refah dönemi yaşıyor. Eğer durumunu sürdürürse diğer ülkeler krizlerini daha kolay atlatırlar. Ama Amerika, Avrupadakine benzer bir krizle karşılaşırsa o zaman dünyayı zor günler bekliyor demektir. Krizler günün birinde kaçınılmaz olarak gelecektir. 1998'de özellikle Türkiye'de önemli şeyler olacak. Çünkü ülke kendi ekonomik buhranını'da yaşıyor. Sermaye piyasasında fonların yüzde 60-70'i dış kaynaklı. Bir çalkantıda Türkiye çok zor günler yaşayabilir.
S: Türkiye'nin genel ekonomisi kötümü gözüküyor?
Resmi ağızların söyledikleriyle ekonomide olan biten farklı. Ekonominin iyi gittiğine dair bir gösterge yok. Sadece bir takım paketlerden bahsediliyor. 1998 için yüzde 3'lük büyüme hızı ve yüzde 50'lik enflasyon hedefi de mümkün değil. Türkiye demokrasiye geçtiğinden beri yüzde 50'lik bir enflasyon yaşamadı, önümüzdeki yıllarda da yaşaması zor. Bizdeki enflasyon iktisadi deyil siyasi.
S: Nasıl siyasi?
40 milyon kadar seçmen var. Bunun sadece yedi virgül sekizmilyonu vergi mükellefi. 30 milyonu ise bedavacı seçmen. Bunların içinde köylüler ağırlıkta. Köylülerin bütün talepleri de oyları karşılığı kendilerine gelir transferi yapılması, yani yüksek taban fiyatları, ucuz krediler ve girdiler verilmesi. Hükümetler bu talepleri kamu açıkları ile yani enflasyonla karşılayabiliyorlar. Köylüler enflasyondan etkilenmiyorlar mı peki? Köylü ve esnaf etkilenmiyor. Türkiyedeki siyaset dünya fiyatlarının üstünde oluşan taban fiyatlarına endeksli. Daha yeni buğdaya ve fındığa yüksek fiyat verildi. Bu gün Türkiyedeki kavganın büyük kısmı Ziraat Bankasının yüzde 121 borçlanıp yüzde 71 ile kredi vermesi. Ziraat Bankası 1 kattirilyonluk açık veriyor. Bu bütçenin neredeyse yüzde 15'i, 20'si demek Türkiyede köylü ve esnafın payı ihmal edilir bir düzeye inmedikçe büyük seçmen kitlesini ücretli emek oluşturmadıkça bu ülkede enflasyonun siyasi olarak önlenmesine imkan yok. Bizde siyasi iktidar köylü ve esnaf. DYP ve ANAP, aynı iki tabanı oturan partiler. Rekabet etmeleri enflasyonu artırıyor.
S: Bu ülkede enflasyondan kim etkileniyor peki?
Ücretli kesim, yani işçi ve memur etkileniyor. Hem vergiyi veriyor hemde gelir dağılımında çok geride kalıyor. Eğer bir patlama olacaksa bu, devlet memurları arasında olacak. Bakın, Türkiye'de devletin görevi ne siyasi istikrarı sağlamaktır, nede kamu hizmeti vermektir. Devletin işlevi tamamen taban fiyatları meselesidir. Siyasi partiler köylüye ve esnafa yüksek taban fiyatı ucuz kredi ve girdi vermeden iktidarda oturamazlar. Benim tek ümidim Avrupa birliğine girmemiz ve AB'nin iktisadi hayatımıza el koyması. Bir şekilde ekonomik manda rejimi. Aksi halde enflasyonun önü alınamaz. Ancak dışarıdan dayatılırsa, enflasyonu düşürmeye evet deriz biz.
S: Enflasyon nasıl düşürülebilir peki?
Özelleştirme yapılmalı, devlet ve kamu bütçesi küçültülmeli. Devlet piyasaları müdahale etmekten vazgeçmeli. Bu ülke hala bir sosyalist ülke aslında. Rusyada Çek Cumhuriyetinde heryerde özelleştirme çok hızlı yapıldı. Bizde ise milli gelirinin yüzde 60'ı hala devlet kontrolünde. Devletin elinde büyük rantlar oluştuğunun herkes farkında. Türkiye Büyük Millet Meclisi, aslında Türkiyede'ki rant ekonomisinin merkezi durumunda. KİT fiyatlarının oluşması, bayiliklerin dağıtılması, devlet bankalarından kredilerin verilmesi, taban fiyatlarının tesbiti yoluyla oluyor bu. Devlet her kararında bir kişiye rant dağıtıyor ve enflasyonu besliyor. Birde artık Türkiyede reşit olan her Türk vatandaşının vergi kaydının olması lazım.
S: Vergi kaydı olmazsa ne olur?
Kayıt dışılık sürerse herkez karşılıksız hizmet isterse, bedavacı olursa enflasyon tutulamaz. Türkiyede'ki 40 milyon seçmenin yüzde sekseni vergi dışı. Bizde vergiyi veren yargılanıyor, ceza görüyor. Yüzsüz ve kaçakçı diye teşhir ediliyor. Aslında Türkiyede'ki vergi yükü Japonya ya da Amerikaya baktığınızda düşük değil. Zaten hükümetin politikalarıda bu noktada tıkanmış durumda. Hükümetin tasarruf edeceğim hemde vergi yükünü artıracağım diyor. Bu vergi yükü ile tasarruf etmek mümkün değil. Oysa eskiden bunun bir mantığı vardı. Devlet vergiyi alıp KİT'lerde yatırım yapardı. Şimdi para taban fiyatına, krediye savunmaya gidiyor. Artık eski devletçe maliyeyi yıkmak lazım. Maliye Bakanlığının kapatılması lazım. Hayatında hiç para kazanmamış hiç gelir vergi beyannamesi doldurmamış insanlar bugün gelir tahsilatı yapıyorlar. Gelirler genel müdürü oluyorlar. O terbiyeyi almamış insanın vergi toplamaya hakkı yok. Maliye bakanlığı piyasadan toplanan insanlarla yeniden kurulmalı.
S: Türkiye vergiyi niye yaygınlaştıramıyor. ?
Vergi ancak oranlar ve hatta vergi yükü düşürülerek yaygınlaştırılabilir. Herkes düşük oranlı daha az vergi ödeyecek ve vergi mükellifi olacak. Ama köylü ve esnaf vergi alınmasına karşı. Türkiyede eceli gelen hükümet vergi alır. Özalın iktidarı kaybetmesinin nedeni KDV'yi getirmesidir.
S: Vergi gelirlerini artıralım diyoruz ama devlet topladığı vergileri iyi değerlendiriyor mu sizce?
Türkiye'deki vegilerin büyük bir kısmı yasal soyguna gidiyor. Devletin yapısı değiştirilmeden vergilerin artırılması çare değil. Bugünkü vergi reformu da hiçbir şey getirmeyecek, Tıpkı KDV gibi sadece enflasyonu artıracak. Daha yüksek vergi daha fazla enflasyon demektir. Çünkü bugunkü seçmen tablosunda ne kadar vergi alırsanız alın talep edenin talepleri kısılmayacak. Daha yüksek vergi yüklerinde daha büyük taleplerle ortaya çıkacaklar. Bu seferde Ziraat Bankası yüzde 10'la kredi versin, diyecekler. Devlet bizde istediğini zenginleştiriyor. İstediğini fakirleştiriyor.
S: Devletin bütün bu yanlış politikalarında tek suçlu politikacılarmı sizce ?
Hayır. Temsili demokraside politikacı seçmenin aynasıdır. Yolsuzlukları ve rant ekonomisini talep eden seçmenin kendisidir. Bedavacı olan köylü kendisine karşılıksız gelir transferi yapıldığında devletin içindeki yolsuzluklara karşı duyarsız kalıyor. Çünkü kendi komisyoncusu olarak hareket eden siyaset adamını kontrol etmek seçmenin de işine gelmiyor. Kokuşma tabanda. Tabandaki kokuşma sürdükçe yukarısı değişmeyecek. Türkiye dünya ile uyumsuz şizofren bir ülke. Global ekonomi ortaya çıktığından beri vergi sistemi ve piyasa ekonomisi ile dünyada sırıtıyor. Devlet bugün mahkemelere bile pul parası gönderemiyor, Adalet Bakanının açıklamasına göre. Devlet bugünkü ekonomik sistemi sürdürerek bu sıkışıklıktan kurtulabilir mi? Yoksa radikal bir değişikliğin arifesine geliyoruz? Bence radikal değişiklik hükümetin politikalarından çıkmayacak. Çöküşten çıkacak. Sovyetler Birliğinin çöküş döneminde yaşanan olaylar bugün Türkiyede devlet kesiminde yaşanıyor. Devlet bu sene gübreye yüz Trilyonluk sübvansiyon verirken, üniversiteye'de yüz Trilyon verdi. Bu ülkede üniversitelerin değeri gübre kadar. Ben bu yüzde 60'lık sosyalist ekonomin çökmesini bekliyorum. Bu durumda ne taban fiyatları, ne KİT istihdamı kalacak. Doğu blokunda yaşananlar Türkiyede de yaşanacak. Türkiye bu şekilde gidemez. Bu şekilde gitmek, yüzde 90 enflasyondur. Türkiye'nin birkaç yüzü var. Bangladeş ve Belçika yan yana barınıyor. Yeryüzünde kendi içinde bu çapta gelir farklılığı yaşayan başka hangi ülkeler var. Çare refahı devlette değil piyasa ekonomisinde aramak. 70 senedir refahı sosyal devlette aradık ve kişi başına ikbinbeşyüz, bazı ihtimallere görede 5 bindolarlık gelire vardık. Avrupada bu rakam 30 bindolar. Bir Alman altı Türk ediyor. Çünkü onlar piyasada rekabet içinde çalışıyorlar.
S: Bu büyük fark nasıl kapanabilir, eğer kapanabilirse?
Eğer kapanabilirse devleti küçütmek, kayıt dışı ekonomiyi legal hale getirmek. Kayıt dışı ekonominin gerçek özel sektör olduğunu bilerek bu insanlara yer altından çıkıp normal faliyetlerini sürdürecek imkanlar vermek. Türkiye vergi sistemi ile herkesi yer altına itmekte. Bir ülkede ayda yüzde 15'le vergi cezası var. Fakat devlet ödemezse bu oran yüzde sıfır. Türkiyede maliyecilerinde farkında olmadığı bir kayıt dışı ekonomisi var. Hem maliyenin gelir hesaplarıda beş senedir yok. Gelirlerini göstermemek işine geliyor.
S: Kayıt dışı devlet ekonomisi dediniz bu nasıl oluyor?
Bunun büyüklüğü milli geliri yüzde 10'dan az değil. Enflasyon, kamu vakıflarına zorunlu bağışlar gibi bazı devlet gelirleri milli gelir hesabında bütçede görünmüyor. Bu durum vergi yükünü gizliyor. Mesela bir ilçeye gittiğinizde iki tane vergi dairesi var. Biri vergi dairesi, diğeri askerlik şubesi. Aynı vergi alınıyor. Emeğe 18 ay el konuluyor. Eğer Amerikadaki gibi Askerimize ücret ödeseydik Milli Savunma harcamalarımız katlanırdı. Vergi geliride artardı.
S: Önümüzdeki günlerde birde enerji krizi bekleniyor. Başbakan yakında elektrik kesintilerinin başlayacağını açıklandı. Bu kesintiler sanayii nasıl etkileyecek sizce ?
Enerjinin üçte ikisini Sanayi kullanıyor. Bence hükümet elektrik kesintisine erken gidiyor. İki şeyden şüpheleniyorum: Bir, nükleer santralları ihale edebilmek; İki, yap işlet devret modelindeki yargı engelini aşabilmek, Gökovayı açabilmek için kamuoyu oluşturmak istiyor hükümet. Türkiyede sizce özel sektörün durumu nasıl gözüküyor? Devlete göre iyi ama kendi hastalıkları var. Çünkü kapalı bir ekonomide, planlama altında rantları bölüşerek yetiştiler. Kârla deyil, bizim ödediğimiz vergilerle büyüdüler. Devlet himayesinden çıkmak, piyasa ekonomisine geçmek pek istemiyorlar. Planlama talep ediyorlar. Kamu bankalarının özelleştirilmesini istediklerine de inanmıyorum. En büyük müşterileri onlar.
S: TÜSİAD'ın piyasa ekonomisine geçelim çağrılarına devlet müdahelesinden şikayetlerinin samimi bulmuyormusunuz?
Bulmuyorum. Bir konferansda TÜSİAD'ın en yetkili şahıslarına artık planlama son bulmalı dediğimde itiraz ettiler. Çünkü planlamayla kendilerine bir yol gösterilmiş oluyor, teşvikler, krediler geliyor, rakipler safdışı bırakılıyor ve kâr garanti ediliyor. Bir tarihte Avusturyalı önemli bir iktisadçıya sizin ülkenizde planlama varmı diye sordu. Bana "böyle önünüze gelene, ülkenizde planlama var mı diye soramazsınız. Avusturyada planlama ile Sovyet işgalinin, yada hitler dönemini hatırlarız biz. Bir demokrat bu şekilde davranmaz." dedi. Bizde özellikle beyaz eşyada ve otomotivde, firmalar dünyadan korkuyorlar. Rekabete sadece tekstille çıkıyoruz biz.
S: Peki bir ülkede batan bir devlet maliyesi ayakta kalmaya çalışan bir özel sektör ekonomisi yan yana nekadar varolabilir? Sonunda hangisi hangisine etkiler?
Tahminim 2000 yılına kadar kamu sektörü çözecek. Çözüm de bu çöküntüden çıkacak. Misaki Millinin işgalden çıkması gibi. Mesala biz üniversite olarak çöktük. Kitapların gelmediği kitapların basılamadığı, laboratuvarların devreden çıktığı bir üniversitede yaşıyoruz. Tabelalarımız yerinde duruyor ama ... aynı durum adalette, Karakolda da var. Bu labirentten çıkmak için, Türk halkının piyasanın demir disiplininden geçmesi gerekiyor. Biz ideolojiler meselesinde geriyiz. Bildiğimiz bir Marksizim vardı, oda dünyada çöktü.
S: Türkiye'de kendilerini sosyal demokrat veya muhafazakar yada liberal diyen siyasi partilerimiz var. Bunlar sizce gerçek değillermi?
Değiller. Ekonomik olarak liberal olduğunu söyleyen DPT, Ziraat Bankası faizleri indirmezse koalisyondan çekilirim diyor. Geçmişte DP yada AP, CHP'den daha fazla kit kurdular. ANAP, dört eyilimi birlikte temsil ettiğine inanıyor. Bir aşure partisi, liberal parti ise parayla oynamak istiyor. "Parayı artıralım faizler düşer, ozaman daha fazla yatırım yapabiliriz."diyor. Türkiyenin liberalinden de ümit yok. Türk parası artık hepimiz için ortak hakarete dönüşüyor. Bin dolar almak için yüzseksenmilyon vermek zorunda kalıyoruz. Türk parası öldü mü yoksa yeniden gerçek bir para haline gelebilirmi?
S: Türk parası ölmüş vaziyette: ayağa kaldırılması mümkün değil. Piyasa ekonomisinin kurulduğu gün gerçek parada ortaya çıkacak. Bugün bir açıkgözün ortaya çıkıpta üç sıfır, beş sıfır attım demesiylede hiçbirşey değişmez.
Sizce bütün bu gerçekler halkın tutumu ne?
Halk Mustafa Kemal'i söyledikleri gibi tarlanın ucuna düşman gelinceye kadar hiç birşey yapmam havasında. Ama Türkiyede geri kalma lüksüne sahip değil.
S: Geri kalırsa ne olur?
Türkiye'nin rejimi ülke bütünlüğü tehlikeye girer. 200 yıldır demokrasi ve piyasa ekonomisinin ihmal ettiğimiz için geri kaldık. Köylülük bizi çok gattar kullandı. Devlet maliyesi çöktü. Bakın sanayileşme ısdıraplı bir süreştir. Türkiye Akdenizde kendi kuşağında iç savaşa gitmemiş bir ülke. İspanya,Yunanistan, İtalya bu süreçte iç savaş yaşadılar. Çünkü sanayileşme ile iktidara yeni sınıflar geliyor. Bunların değer yargılarını kabul edip etmeme meselesi bu. Savaşsız sanayileşebilecekmiyiz meselesi bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder